top of page

ÇOCUK ve AİLENİN YİYECEK MÜCADELESİ -Çocuğum Yemiyor !



Çocuğum Yemek Yemiyor

Çocuğun doğasına ilk karışma herzaman yiyecekler konusundadır. Bu karışma yeni doğmuş çocuğu çabuk olmaya ve programlı beslenmeye zorlayarak başlar.

Bunun yüzeydeki açıklaması, programlı beslenmenin günlük gidişi daha az aksattığı ve büyüklerin rahatını sağladığıdır. Ama derindeki gerçek neden yeni doğan bebeğin hayatına ve doğal gereksinimlerine olan olumsuz tavırdır. Bu durum belli ailelerin aç bebeğin haykırışlarına kayıtsız kalmalarında da görülür.

Kendi kendini düzenleme doğumla birlikte başlamalıdır. Daha ilk beslenmelerde kendini göstermelidir. Acıktığı vakit doyurulmak her bebeğin doğum hakkıdır. Eğer bebek evdeyse, her anne için bebeğini istediği zaman doyurmak kolaydır. Ama bir çok hastanede bebek doğumdan sonra annenin yanından alınır ve hemşirelerin bakımına bırakılır. Annenin ilk yirmidört saatte çocuğuna bakma izni yoktur. Bu bebeğe sürekli nasıl zarar verildiğini kim söyleyebilir?

Bugün birçok hastanede çocuk annesini yanında bırakılır, böylece anne hastanede kaldığı sürece bebeğine kişisel ilgi gösterebilir. Bir doğum koğuşunun ne demek olduğunu düşünmeden buraya giren biri, sistemi olduğu gibi kabul etmek zorundadır.

Bebeği için kendi kendini düzenleme yöntemi uygulamak isteyen bir anne, çocuk için kendi kendini düzenleme yöntemini kabul etmeyen bir hastaneye gitmekten sakınmalıdır. Bebeğinizin böyle bir zulme katlanacağına evinizde olması çok daha iyidir.

Doktor ve hemşirelerin sistemi olan programlı beslenme böyle etkili saldırılara uğramıştır ki, bir çok kimse artık bu sistemi uygulamaktan vazgeçmiştir. Bir çocuk saat dörtte açlıktan ağlıyorsa ama programa göre beslenme saati gelmemişse, bedenen de ruhen de gelişmesine zararı olacaktır. Bebek beslenmek istediği zaman beslenmelidir. Başlangıçta bebek sık yemek ister, çünkü uzun aralıklarla kendini uyduramaz.

Gece bebeğe bir şişe su vermek kötü bir uygulamadır. Gece de olsa, eğer bebek açsa herzaman ki gibi doyurulmalıdır. Bir iki ay sonra bebek kendini daha çok yemek yemeğe alıştıracaktır, böylece her yemek arasındaki süreler de uzayacaktır. Üç dört aylık olunca da bebek gece on ile on bir, sabah beş ile altı arasında beslenmek isteyecektir. Elbette bu kesin kural değildir.

Her çocuk bakımevine şu temel kural yazılmalıdır: Bebek isteklerini belirtmek için ağlatılmamalıdır. Bebeğin gereksinimleri zamanında verilmelidir.

Programlı beslenme uygulanırsa anne hep bebekten bir kaç adım önde olur. Anne yetkin bir uzman gibi ne zaman ne yapacağını bilecektir. Ama böylece bir anne mekanik, kalıplaşmış bir bebek yetiştirecektir.Böyle bir bebek büyüklere çok az dert olacaktır ama bunun bedeli de bebeğin doğal gelişimi olacaktır.

Bebeğin kendi kendini düzenlemesinde hergün, her dakika anne için yeni bir buluş demektir. O zaman anne hep bebeğin bir adım gerisinde olacaktır ve yakın bir gözlemi iyice öğrenecektir. Bir bebek iyice beslendikten bir yarım saat sonra ağlarsa, genç anne sorunu kendi dışında düşünmek zorunda kalacaktır ve programcının söylediklerine aldırmayacaktır. Bebek rahatsız mı? Bebek midesindeki gazdan mı yatmıyor? Yoksa bebek daha mı mama istiyor? Sakın bebek kendini yalnız hissettiği için daha fazla dikkat istiyor olmasın? Anne herhangi bir kitabın yıpranmış kurallarıyla değil, kendi içten gelen sevgisiyle davranmalıdır.

Her bebek bırakılırsa er geç kendi programına uyar. Buda bebeğin kendi kendini düzenlem yeteneğine sahip olduğunu gösterir, bebek yalnız sıvı besinler konusunda değil de katı besinlerde de kendi beslenmesini kendi düzenleyebilir.

Çocuğun ileri dönemlerinde ortaya çıkan parmak emme çok zaman ilk gençliğe kadar sürer ve bu alışkanlık programlı beslenmenin en açık sonucudur. Parmak emmede iki öğe vardır. Açık emmedeki duygusal haz, beslenme zamanı geldiğinde açlıktan önce doygunluğa erişen bir ağız zevki almaya can atmak vardır. Saate göre aç olmaması gereken bir bebek açlığını belirtmek için bağırmak ve beklemek zorundaysa yukarda belirtilen iki öğe de harekete geçer.

Bazı doktorların, anneler ve babaların bir bebeğin doğal itilimlerine karışmaları, rehberlik ve kalıba sokma hakkındaki saçma düşünceleriyle bebeğin neşesini ve kendiliğindenliğini mahvetmeleri neredeyse inanılmaz bir yoğunluktadır. İşte böyle insanlar ruhsal ve bedensel yönlerden insanlığın evrensel bir hastalığı vardır düşüncesiyle yola çıkanlardır. Daha sonra da okul ve dinsel-toplumsal öğretiler, hayata, özgürlüğe karşı eğitim disiplinini sürdürürler.

Çok zaman bir anne bebeğinin gereksinimlerini ondan iyi bildiği kanısındadır. Ama gerçekte hiç de öyle değildir. Çocuk beslenmesi hakkındaki bu olgu kolayca denenebilir. Bir anne tepsiye dondurma, tatlılar, ekmek, domates , salata ve başka yiyecekler koyup seçimi özgürce çocuğa bırakabilir. Karışılmazsa ortalama bir çocuk bir haftada kendi rejimini saptar.

Çocuklar rejimle beslenirlerse, harçlıklarla aldıkları şekerlerin zararı dokunmaz. Çocuklar şekeri severler, çünkü bedenleri şekeri yakar ve bu nedenle şeker yemeleri gerekir.

Bir çocuk et ve yumurtadan nefret ediyorsa onu genede bunları yemeye zorlamak saçma ve zalimce bir şeydir.

Doğal olarak bir çok anne ve baba kendi düşüncelerine uygun bir rejim hazırlarlar. Eğer anne ve baba et yemeyip yalnız sebze yiyen insanlarsa, çocuklarına da sebze verirler. Bununla birlikte dikkat edilirse, çok zaman et yemeyen ailelerden gelen çocuklar büyük bir zevkle oturup et yemekleri yerler.

Yemek çocuklukta büyük bir zevk olduğundan, çok temel ve hayati bir olay olduğundan sofradaki davranışlarda çok önemlidir. Çocuklar evde ne kadar katı bir eğitim görmüşlerse, sofradaki ve başka yerdeki davranışları da o kadar kötü oluyor. Bir kere çocuğa özgürlük verildimi bu olumsuzluklar ortaya çıkıveriyor. Bu durumda çocuğu, o doğal iyi davranışlarını büyüdükçe geliştirene kadar baskılı eğilimini yaşamakta özgür bırakmaktan başka çare yoktur.

Yemek çocuğun hayatında ki en önemli şeydir. Cinsellikten bile çok daha önemlidir. Mide benmerkezci ve bencildir. Bencillik çocukluğa özgüdür. On yaşındaki çocuk, et yemeği tabağına kabile şefinin kadınlarına sahip çıktığından daha çok sahip çıkar.

Özellikle bunu problem olarak görüyorsanız aşağıdaki kısa tavsiyeleri uygulayabilirsiniz...

  • Aileler öncelikle çocuklarını abur cubur dediğimiz yiyeceklerden uzak tutmalıdır. Çünkü bu yiyecekler çocukların kendilerini doymuş hissetmelerine ve yemekten uzaklaşmalarına neden olabilir.

  • Çocuklarınıza yemeği ayrı tabaklarda sunmaya çalışınız. Tabağına yemekleri az ve çeşitli olarak koyunuz. Yemek miktarını tabağına koyarken çocuğunuzunda fikrini alınız.

  • Yemek yemesini başka çocuklarla karşılaştırmayınız.

  • Günlük menüyü hazırlarken çocuğunuzunda fikrini alabilir, bazı yemeklerin yada salata gibi yiyeceklerin hazırlanmasında çocuğunuzdan yardım alabilirsiniz.

  • Çocuğunuza yemek konusunda yemeğini yersen sana oyuncak alırım ya da daha çok severim gibi söylemlerle pazarlık yoluna gitmemeliisiniz.

  • Ödül gibi ceza yöntemine de başvurmamalısınız.

  • Çocuğunuz bir işle meşgulken illaki yemek yiyeceksin gibi zor bir tutumda bulunmamalısınız. Örneğin oyun oynarken yemeğe gelmiyorsa zorlama yapılmamalıdır.

  • Öğün saatleri belli olmalıdır ve her gün aynı saatlerde yemek ya da kahvaltı yapımına dikkat edilmelidir.

  • T.v bilgisayar.....v.s. araçlarının karşısına geçirerek yemek yemesini sağlamamalısınız.

Çok Okunanlar
Son Yazılar
Arşiv
Etikete Göre Arayın
Bizi Takip edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page