Çocuklarda Yalan Söyleme Davranışı
Çocuğunuz yalan söylüyorsa ya sizden korkuyordur yada sizin yaptığınızı yapıyordur. Yalan söyleyen anne ve babaların yalan söyleyen çocukları olacaktır. Çocuğunuzdan gerçeği duymak istiyorsanız ona yalan söylemeyin. Bu bir ahlak kuralı değildir, çünkü hepimiz zaman zaman yalan söyleriz. Bazen birini kırmamak için yalan söyleriz, ayrıca bencillik yada kibirlilikle suçlandığımızda kendimiz için de yalana başvururuz. Annenin başı ağrıyor, yavaş ol diyecek yerde,kes şu berbat gürültüyü diye bağırmak daha iyi ve daha dürüstçedir. Ama bunu ancak çocuklarınız sizden korkmuyorsa söylersiniz.
Anne ve babalar bazen de gururlarını korumak için yalan söyler. “Baba sen altı kişiyle dövüşebilirsin değilmi?” Böyle bir soruya “hayır oğlum, bu koca göbeğim ve gevşek kaslarımla bir cüceyle bile dövüşemem” diye cevap vermek için insanın biraz yürekli olması gerekir.
Aile yalanları iki nedene dayanır: Çocukların terbiyelerini korumak ve ailenin yetkinliğiyle çocuğu etkilemek. Kaç anne ve baba çocuğunun şu sorularına gerçekçi karşılık verebilir. Hiç sarhoş oldun mu? Hiç küfür ettin mi? Büyükleri iki yüzlü yapan çocukların korkusudur. Çocuklar hayal dünyaların da bizi kahraman olarak görürler, bizde bu hayale uyarak yaşamaya çalışırız. Ama bir gün ne olduğumuz anlaşılır. Bir gün çocuk annesinin, babasının, öğretmenlerinin yalancılar, aldatıcılar olduklarını açıkça anlar.
Her gencin hayatında anne ve babasını eleştirdiği, onları tutucu bulduğu bir dönem olabilir. Bu dönemi anne ve babanın çocukları tarafından öğrenildiği , anlaşıldığı dönem izler. Bu nefret yalnızca çocuğun hayallerinin anne ve babadan beklediği isteklerden, daha doğrusu bunların gerçekleşmemesinden ötürü duyulan nefrettir. O olağanüstü düşlerdeki anne ve babalarla, gerçek zayıf anne ve babalar arasındaki çelişki çok büyüktür. Daha sonra çocuk anne ve babasına sevgiyle, anlayışla gene döner ama artık hayaller yoktur. Anneler ve babalar kendi gerçeklerini ilk dönemde söyleselerdi bu yanlış anlamaya da gerek kalmayacaktı.
Çocuklara gerçeği söylemedeki temel güçlük hepimizin kendi kendimize de gerçeği söylemek konusunda başarısız oluşumundan gelir. Kendi kendimize yalan söyleriz, komşularımıza yalan söyleriz. Yazılan her öz yaşam hikayesinde bir parça yalan vardır. Yalan söyleriz, çünkü bize erişilmez bir ahlak ölçüsüne göre yaşamamız gerektiği öğretilmiştir. Bize ilerde saklamaya çalıştığımız her şeyin iskeletini veren ilk eğitimimizdir.
Çocuklar açısından yalanlar büyük ölçüde korkudan söylenir, korku kaybolunca yalan da kalmaz.
Çocuklar genellikle kendilerini korumak için yalan söylerler. Korkunun fışkırdığı evlerden yalan da fışkırır. Korkuyu yok edersek , yalan da ortadan kalkacaktır.
Çocuğun yalan söylemesiyle etkili bir mücadele için öncelikle yalanın ne tür olduğu bilinmelidir. İncelediğimiz yalan tipleri arasındaki farklar iyice görünmesi ve yalandan çok, buna neden olan psikolojik faktörler ele alınmalıdır. Küçük çocuğun, yalanların ahlakı bir hata gibi görülmemelidir. Böyle bir davranış karşısında değer yargılarını anlatmak yada kızgınlıkla cezalandırmak yanlış olur. Önceden çocuğa doğru söylemenin övülmeye değer bir davranış olduğu anlatılmalıdır.
Aşırı kızgınlık, çocuğun yalanını engellemek açısından olumsuz bir davranıştır. Bu yolla yaratılan suçluluk duygusu, çocuğu yalandan uzaklaştıracak yerde, daha çok yakınlaştırır. Genelde yalan bir hata gibi görülür ve suçluluk duygusu itirafla son bulur. Çocuğun itiraf etmesine yardımcı olmalıdır. Ancak çocuğu kendisi ve çevresi ile barıştırmazsa, itirafı değeri yoktur. Yalan söyleyen çocuk bu mücadeleyi anlamlı,onun iyiliği için böyle davranıldığını bilmelidir. Burada bir güç gösterisi değil, yardım söz konusu olmalı ve ona güven vermelidir. Yalan kişiliğin bir eksikliği, bencilliğe ve kolaycılığa doğru bir çıkış, bireyi diğer insanlardan soyutlayıcı bir kendini reddetmedir. Yalanla mücadele yeterli değildir, aynı zamanda dürüstlük, açık yüreklilik, içtenlik ve sevgi içinde savaşım verilmelidir. Bunlar bireye denge ve mutluluk getirir.
Kısaca yalancılık olayı çevresel ilişkilerle birlikte ele alınmalıdır. Önce çocukta yalancılığın gelişmesini kolaylaştırannedenlerin bulunması gerekir. Sonrada aile çevresiyle işbirliği yapılır, çocuğa doğrunun yararları, getireceği haz ve avantajlar elle tutulur biçimde öğretilmelidir.
Yetişkinler çocuğa iyi birer örnek olmalı ve davranışlarında, çocuklarında görmek istedikleri hatalara yer vermemelidirler. Patolojik yalan karşısında hem psikolojik durum, hemde eğitsel etkenler üzerinde durulması gerekir. Öncelikle nöro- biyolojik muayene yapılmalıdır. Örneğin, iç salgı bezlerinin işlevleri, metabolik düzensizlikler, ansefalik bozukluklar araştırılmalıdır.
Aşırı duygusal çocuğun kaygı ve çekingenlik yüzünden yalan söylemesi nedeniyle ona güven verilmeli, öfke ve kınama tepkilerinden kaçınılmalıdır. Oluşmuş bir yalan karşısında, mücadele, kötünün iyisini yapmaktan başka bir şey değildir. Yalan söyleme davranışını iyileştirmek önlemekten daha zordur. Önemli olan çocuğu yalana itecek durumlara meydan vermemektir. Çocukların kendileriyle birlikte ya da kendi yerlerine yalan söylemelerini isteyen ailelerin sayısı, ne yazık ki az değildir. Bunlar davranışlarının sonuçlarını küçümser, haklı nedenler gösterirler, hatta bununla eğlenirler. Çoğunlukla yalan böyle bir örnekten kaynaklanır. Yalanın engellenme biçimi çocukta gerilim yaratabilir.
Comments